Seyyidlere Duyulan Saygı ve
Sahte Seyyidler
İslam tarihinin ilk devirlerinden itibaren Hz. Peygamber'in soyundan gelen seyyid (Huseyni) ve şeriflere (Haseni) özel bir önem atfedilmekteydi. Gerek kendilerine peygamber yadigârı olarak bakılması gerekse de kimi dönemlerde bazı zulümlere maruz kalmaları kendilerine sunulan yaklaşımın hassaslaşmasında etkin olmuştur. Özellikle Hz. Hüseyin ve beraberindekilerin Kerbela'da şehit edilmeleri hadisesi İslam tarihinin ibretlik sayfaları olarak nitelenmekteydi.
Seyyidlere tanınan ayrıcalıkların başında İslam devletlerince vergiden muaf tutulmaları, onlara maaş bağlanması, askere alınmamaları, alt meslek gruplarına üye olanların refah seviyelerini yükseltecek tedbirlerin alınması gibi uygulamalar gelmekteydi. Çoğu zaman savaşlarda elde ganimetlerden belli bir pay ve fethedilen topraklardan arazilerin seyyidlere tahsis edildiği görülmekteydi.
Seyyidlere has bu imtiyazların Emevî devrinden hemen sonra gelen Abbasî yönetimince sistemli ve kurumsal bir kimlik kazanması da dikkat çekicidir. Emevîler döneminde maruz kalınan baskıların bir tür hassasiyet refleksi geliştirilmesinde etkili olduğu vurgulanmakta.
Anadolu sahasında hüküm süren Türk ve Müslüman yönetimlerce de aynı uygulamalar devam ettiriliyordu. Selçuklular döneminden itibaren Peygamber soyundan gelenlere bu ayrıcalıkların tanındığı tarihi belgelerle ispatlanmıştır.
Osmanlı dönemine gelindiğinde ise artık seyyidlere tanınan ayrıcalıklar kanunnâmelerle kurumsal imtiyazlar şekline dönüşmüştür. Ne var ki onlara tanınan bu ayrıcalıklar zamanla bazı suistimallere konu olmuştur. 16. yüzyılın sonlarına gelindiğinde artık bu suistimaller devlet yönetimini sarsacak düzeye erişmiş başlı başına bir sorun haline gelmiştir. Peygamber soyundan gelenlere tanınan ayrıcalıklar dolayısıyla birçok kişi zamanla seyyidlik iddiasında bulunmaya başlamıştı.
Nikabet Teşkilatı ve Nakîbü'l Eşraflar
|