Kurban; Kurban bayramı günlerinde, Allahü tealanın rızasını kazanmak niyetiyle kesilen hayvandır. Kurban kesmek, sünnet-i müekkededir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: Adem oğlu, Nahr günü, kan akıtmaktan, Allahü tealaya daha sevimli bir amel işlememiştir. Şüphe yok ki kurban edilen hayvan kıyamet günü; boynuzları, kılları ve ayakları ile gelir. Onun kanı daha yere düşmeden, Allah onu kabul eder. Binaenaleyh onun için gönlünüzü hoş tutun. Ben, kurban kesmekle emrolundum. Sizin için de sünnettir.
Kurbanlarınızı tazim edin! Çünkü onlar, Sırat üzerinde bineklerinizdir. Bir kimse; kurban bayramında kurban kesmeyi adarsa, artık onun kurban kesmesi farz olur, kesmezse günahkar olur.
Kesen kimse; farz olan kurbanın etini yiyemez, bakmakla mükellef olduğu kimselere ve zenginlere yediremez. Derisi dahil tamamını fakirlere vermesi gerekir. Ne farz ne de sünnet olan kurbanın hiçbir şeyi satılmaz. Fakir kimse, kendisine verilen kurban etini satabilir, fakat zengin satamaz. Kurbanlık hayvanın şartları Kurban edilecek hayvanda, aranan şartlar şunlardır: 1- Kurban olacak hayvanın; koyun, keçi, sığır, manda ve deve cinsinden olması lazımdır. Başka cins hayvandan kurban olmaz. Koyunun kurban olabilmesi için; en az bir yaşını bitirip ikiye girmiş olması gerekir.
Keçi, sığır ve mandanın, en az iki yaşını bitirip üç yaşına girmiş olması gerekir.
Devenin ise, en az beş yaşını bitirip altıya girmiş olması gerekir.
Koyun ve keçi, ancak bir kişi için kesilebilir. Deve, sığır ve manda ise, yedi kişi için de kesilebilir. 2- Hayvanın; kurban olmasına mani bir kusurunun bulunmaması. Kör, topal, çok zayıf, hasta; kulağı, kuyruğu, memesi veya dili kesik; dişlerinin tamamı veya çoğu dökülmüş olan hayvandan kurban olmaz. 3- Kurbanın; zamanında kesilmesi gerekir. Kurban kesmenin ilk vakti; kurban bayramının birinci günü, güneş doğduktan sonra, iki rekât bayram namazı kılacak ve bayramın iki hutbesini okuyacak kadar zaman geçdikten sonra başlar ve bayramın dördüncü günü, güneşin batışına kadar devam eder. Gece vakti, kurban kesmek mekruhtur.
4- Niyet etmek. Niyet; kurban kesileceği zaman getirilebildiği gibi, daha önce de getirilebilir. Kurbanı keserken: Allahümma haza minke ve ileyke fetekabbel minni kema tekabbelte min seyyidina Muhammedin nebiyyike ve İbrahime halilike demek sünnettir.
Kurban etini veya derisini satmak caiz değildir. Kesen kimse, adak olmayan kurbanın etinden yiyebilir, ailesine ve hatta zenginlere de verebilir. Sadece bir parçasını çiğ olarak, fakirlere vermek şarttır. Akika kesmek sünnettir Bebeği olan kimsenin, akika kesmesi sünnet-i müekkededir. Akikayı, doğumun yedinci günü kesmek sünnettir. Çocuğun doğduğu gün, bu yedi güne dahildir.Çocuk ergenlik çağına varıncaya kadar akikası, onun nafakasını vermekle mükellef olan kimse tarafından kesilir. Bu süre içinde kesilmediği takdirde, ergenlik çağından sonra, kendisi kesebilir.Erkek çocuk için iki, kız için bir hayvan kesilir. Güneş doğarken kesmek müstehabdır.
Akikayı keserken şöyle denir: Bismillahi vallahü ekber Allahümme haza minke ve ileyke Allahümme hazihi akikatü fülan. Meali:
(Allahın ismiyle, Allah en büyüktür. Allahım! Bu, sendendir ve sanadır [senin rızan için kesiliyor.] Allahım! Bu, falancanın akikasıdır.) Akika kesilince kemikler kırılmadan, eti sıyrılır ve pişirilip dağıtılır. Eti fakirlere göndermek, onları eti yemeğe davet etmekten efdaldir. Sadece sağ ayağı, uylukun köküne kadar çiğ olarak ebeye verilir.
Kurban olacak hayvanda aranan şartlar, akika olacak hayvanda da aranır. Ancak akika her zaman kesilebilir. Kurban ise, sadece kurban bayramında kesilir. Doğumun yedinci günü akika kesildikten sonra, bebeğin saçının tıraş edilmesi, kesilen saçın ağırlığınca altın, bu mümkün değilse gümüş sadaka verilmesi sünnettir. Sonra çocuğa güzel bir isim verilir.
Bebek ilk doğduğu zaman; sağ kulağına ezan, sol kulağına da ikamet okumak ve ağzına hurma sürmek sünnettir. Hurma yoksa, başka bir tatlı sürülür. Doğumdan sonra babayı tebrik etmek de sünnettir.
Helal ve haramlar
Helal ve haramın bir kısmı şöyledir: Erkeklerin; yüzük ve benzeri altın eşya kullanmaları haramdır. Hem erkek hem de kadın için; altın veya gümüş ev eşyası edinmek ve kullanmak haramdır.
Altın veya gümüş kap, bakır gibi bir şeyle kaplanırsa kullanılması caiz olur. Fakat bunun zekâtının verilmesi gerekir. Yakut ve zümrüt gibi kıymetli madenlerden yapılan eşya edinmek ve kullanmak hem erkekler hem de kadınlar için mubahtır.
Erkeklerin; gümüş yüzük takınmaları sünnettir. Yüzük, sağ elin küçük parmağına takılır. Erkeklere, ipek elbise haramdır. Ayrıca yatak ve örtü olarak kullanmaları da caiz değildir. İpek, kadınlara mubahtır.
İpek ve pamuk karışık olan elbisedeki pamuk, ipekten fazla olursa veya ikisi eşit ise, giymek caizdir. İpek fazla olursa haramdır. Sarığın azbesini (ucunu), iki omuz arasından sarkıtmak sünnettir.
Kafirlerin kaplarını ve elbiselerini kullanmak mekruhtur. Erkeklerin; saçlarını, sakallarını ve bıyıklarını siyaha boyamaları ve kadınların da saçlarını siyaha boyamaları haramdır. Beyazlaşmış saç ve sakalı; sarıya veya kırmızıya boyamak ise, müstehabdır.
Başkasının saçını, kendi saçına eklemek hem kadın hem de erkekler için haramdır. Kaş, kirpik, ve yüze çirkinlik vermeyen tüylerin yolunması haramdır. Ancak kadının; yüzündeki sakal ve bıyığa benziyen kılları yolması müstehabdır.
Dövme yaptırmak haramdır.
Dişleri, birbirinden ayırmak, yani eğe ve benzeri şeylerle dişleri inceltip aralarını açmak haramdır. Erkeğin kendini kadına benzetmesi mesela; bilezik, küpe ve kolye takınması, sesini kadınlar gibi inceltmesi, kadınlar gibi yürümesi ve kadınlara has olan benzeri şeyler yapması haramdır ve büyük günahlardandır.
Kadının da kendini erkeğe benzetmesi mesela; sert ve kaba hareketler yapması, saçlarını erkeklerinki gibi kestirmesi ve erkeklere has olan benzeri şeyler yapması haramdır ve büyük günahlardandır.
Yemeği sağ elle yemek, yemeğe başlarken besmele çekmek, şayet besmele çekme unutulursa: Bismillahi evvelehu ve ahirehu demek, yemeğin sonunda: Elhamdü lillahillezi etamena ve sekana ve cealena müslimine demek sünnettir. Eti yenen ve yenmeyen hayvanlar Yenmesi mübah olan hayvanlardan bir kısmı şunlardır: Deve, sığır, manda, davar (koyun-keçi), ceylan, yabani sığır, tilki, tavşan, kirpi, dağ keçisi, sincap. Şu kuşların eti de helaldir: Tavuk, hindi, güvercin, kumru, keklik, karatavuk, kaya kuşu, bülbül, sığırcık, bıldırcın, sarıasma, toy kuşu, deve kuşu, ördek, kaz. Leylek müstesna, bütün su kuşları da helaldir.
Balık suretinde olsun olmasın bütün balık çeşitleri de helaldir. Fakat; kurbağa, kaplumbağa ve yengeç haramdır. Domuz, köpek, eşek, katır, kurt, arslan, kaplan, leş yani dine uygun olarak kesilmeyen veya Allahü tealadan başka birisinin ismiyle kesilen hayvan ve kan haramdır.
Her türlü alkollü içkiler; esrar, eroin; morfin, kokain içmek ve alım-satımını yapmak haramdır. Ayrıca; taş, çamur, cam ve zehir gibi akla veya bedene zarar veren maddeleri yemek-içmek haramdır. Hayvan boğazlamak Hayvan boğazlanırken; nefes borusu ile yemek borusunun kesilmesi gerekir. Ayrıca gırtlak düğümünün tama-nının veya bir kısmının kafa tarafında kalması lazımdır. Bu düğümün tamamı vücut tarafında kalırsa, hayvan leş olur. Kadın ve henüz baliğ olmamış çocuğun hayvan kesmeleri caizdir.
Ehl-i kitap olan Hıristiyan ve Yahudilerin kestiği hayvanın eti de yenir. Ehl-i kitab haricindeki hiçbir kafirin kestiği yenmez.
Alış veriş bilgisi
Bir Müslümanın, iman ve ibadetler hakkında nasıl bilgi sahibi olması gerekiyorsa, kendisine lazım olan alış-veriş bilgisine de sahip olması gereklidir. Ta ki, haramı öğrenip ondan kaçsın ve helali öğrenip onu alsın. Alış-veriş bilgisi özetle şöyledir: 1- Alıcı ve satıcının mükellef yani akıllı ve baliğ olması gerekir. Çocuğun ve delinin yaptığı alış-veriş sahih değildir.Alış-verişte icab ve kabul de lazımdır. Yani satıcının mesela: Bu takım elbiseyi sana onbeş milyon liraya sattım demesi ve alıcının da: Bu takım elbiseyi senden onbeş milyon liraya satın aldım demesi gibi. Malın, satıcının mülkü olması ve teslim etmeye gücünün yetmesi de gerekir. Dolayısıyla başkasının malını ve havadaki kuşu ve denizdeki balığı satmak caiz değildir. 2- Satılan malın tahir yani dinen temiz olması veya yıkamakla temiz olabilir cinsten olması. Bu itibarla hayvan gübresi ve köpek-domuz satmak caiz değildir.
Ayrıca satılan şeyin faydalı olması gerekir. Buna göre akrep, böcek veya bir buğday tanesi satmak caiz değildir. Bir de; malın malum yani belli olması gerekir. Belli olmayan bir şeyi satmak caiz değildir. Binaenaleyh; şu kümeden, sana bir karpuz sattım veya bu sürüden sana bir koyun sattımşeklindeki alış-veriş caiz değildir.
Sağılmamış sütü, koyunun üstündeki kesilmemiş yünü, boğazlanmamış hayvanın etini ve daldaki henüz olgunlaşmamış meyveyi satmak caiz değildir. İki fiyatlı alış-veriş de caiz değildir. Mesela bu buzdolabını peşin kırk, taksitle elli milyona sana sattım şeklindeki alış-veriş caiz değildir. Fakat eğer önce konuşup taksitle almaya karar verdikten sonra; bu buzdolabını taksitle elli milyona sana sattım der ve satıcı da; kabul ederse caiz olur. Çünkü burada artık tek fiyat söz konusudur.
3- Saz, kemence, zurna, tanbur, ud, kanun gibi müzik aletlerinin satışı batıldır. Vakıf malı da hiçbir kimsenin olmayıp, satışı caiz değildir. 4- Satıcı ve alıcı arasında bir malın satışı yapılıp da, henüz hıyar yani muhayyerlik süresi bitmemiş veya satış akdi yapılmamakla beraber fiyat üzerinde anlaşmış oldukları bir zamanda; başka bir şahsın müşteri ile görüşüp; Bu malı, sana daha uygun fiyata veririm demesi veya satıcı ile görüşüp; Bu malı, senden daha yüksek fiyatla alırım demesi ve böylece taraflardan birini caydırmaya çalışması haramdır. 5- İhtikar (karaborsacılık) yani gıda maddelerini, ihtiyaç duyulduğu bir zamanda satın alıp stok etmek, piyasada darlık meydana getirip mal kıtlığına sebebiyet vermek ve fiyatlar yükselinceye kadar malı piyasaya sürmemek haramdır. 6- Üzümü, şarap yapacak kişiye; silahı gayr-ı meşru yerlerde kullanacak kimseye, keresteyi müzik aleti yapacak kişiye satmak haramdır. 7- Malın kusur ve ayıplarını saklayıp, müşteriyi kandırmak haramdır ve müşterinin o malı geri verme hakkı saklıdır. 8- Elinde hem haram hem de helal mal bulunan kimse ile alış-veriş yapmak mekruhtur. 9- Kişinin kurbanının; hiçbir şeyini satması caiz değildir. Fakir olan kimse, kendisine verilen kurban etini satabilir. Zengin ise, satamaz.
Riba (faiz) haramdır Riba yani faiz; haram olup büyük günahlardandır. Sevgili Peygamberimiz sallallahü aleyhi ve sellem, bir hadis-i şeriflerinde: Allah; faiz yiyene, yedirene, katibine ve şahidine lanet etmiştir buyurmuştur. Faiz, sadece; altın, gümüş ile buğday, arpa, hurma ve tuz gibi gıda maddelerinde olur. Başka mallarda faiz yoktur.
Bu mallardan biri, aynı cins malla değiştirildiğinde, mesela; altın altınla; gümüş gümüşle veya buğday buğdayla değiştirildiğinde, faiz olmaması için şu üç şart aranır: 1- Değiştirilecek her iki malın hazır olması ve peşin olması. 2- Alıcı ve satıcının her iki malı satış oturumunda kab-zetmeleri yani birbirlerinden teslim almaları. 3- Altın ve gümüş gibi tartı ile satılan şeylerin ağırlıklarının aynı olması. Buğday, pirinç gibi hacim ölçüsüyle satılan şeylerin hacim ölçülerinin aynı olması ve tane ile satılanlarda sayılarının aynı olması. Bu şartlardan biri yoksa faiz olur.
Şayet farklı cinsler değiştiriliyorsa mesela; bir miktar altın bir miktar gümüşle değiştiriliyorsa veya bir miktar buğday bir miktar arpa ile değiştiriliyorsa faiz olmaması için iki şart aranır: 1- Değiştirilecek her iki malın peşin olması. 2- Alıcı ve satıcının, her iki malı satış oturumunda kabzetmeleri yani birbirlerinden teslim almaları.
Gıda maddeleri; altın veya gümüşle değiştirilecekse, hiçbir şart aranmaz.
Alacaklıya herhangi bir menfaat sağlayan ödünç vermek de haramdır ve faizdir. Dolayısıyla, mesela bir milyon lirayı ödünç verip yüzbin lira fazlasıyla ödenmesini şart koşmak veya bir gün bana parasız çalışmak şartıyla sana ödünç para veririm, demek şeklindeki ödünç de haramdır ve faizdir.
Nikah ve talak
Nikah akdinin sahih bir şekilde yapılabilmesi için birtakım hususların bulunması gerekir. Bunlara, nikahın rükünleri denir. Nikahın rükünleri şunlardır:
1- Zevc (koca) Bunun Müslüman olması, hac veya umre için ihramda bulunmaması gerekir. Veli, zevç veya ikisinden birinin vekilinin veya zevcenin ihramda olduğu halde kıyılan nikah sahih değildir. Ayrıca erkeğin, evleneceği kadını; ismen veya şahsen tanıması ve onunla evlenmeye mani bir yakınlığının bulunmadığını bilmesi de lazımdır. 2- Zevce (hanım.) Bunun da hac veya umre sebebiyle ihramda bulunmaması gerekir. Ayrıca hanımın, başkasının nikahı altında bulunmaması da lazımdır.
Kocasının ölmesi ve boşanmış olması sebebiyle, iddet bekleyen kadının; beklemesi gereken süre dolmadan evlenmesi caiz değildir. Müslüman kadın, Müslüman olmayan bir erkekle katiyyen evlenemez. Fakat Müslüman erkek, Ehl-i kitab olan Hıristiyan ve Yahudi kadınla evlenebilir.
3- Veli. Bunun Müslüman olması, hac veya umre için ihramda bulunmaması gerekir. Ayrıca velinin; akıllı, baliğ, erkek ve adilolması yani fasık olmaması da şarttır.Fasık olan veli tevbe ettiği zaman, anında kızını evlendirebilir.Kadından veli olmaz yani kadın; ne kendini ne de başka bir kadını evlendiremez. Velisiz nikah olmaz. Birinci derecedeki veli babadır. O yoksa veya velilik şartlarına sahip değilse, velilik, ondan sonraki yakınlara geçer. Babadan sonraki veliler sırayla şunlardır:
Babanın babası (dede). Ana-baba bir kardeş.
Baba bir kardeş. Ana-baba bir kardeşin oğlu.
Baba bir kardeşin oğlu. Ana-baba bir amca.
Baba bir amca. Ana-baba bir amcanın oğlu
Baba bir amcanın oğlu. 4- İki şahit. Bunların; Müslüman, akıllı, baliğ, ve erkek olmaları gerekir. Ayrıca; işitme, konuşma ve görme organlarının sağlam olması lazımdır.Şahitlerin, nikah akdini yapan tarafların konuştuklarını anlamaları ve akdin yapıldığı tarihi, saatine ve lahzasına kadar zaptetmeleri gerekir.
Bir de şahitlerin, kızın velisi durumunda olmamaları da lazımdır. Şahitlerin adil olmaları da şarttır. Adalet öyle bir melekedir ki; kişiyi büyük günah ve kıymetsiz küçük günah işlemekten alıkoyar. 5- Akid. Akid şöyle yapılabilir; evvela şu dua okunur:El-Hamdu lillahi nesteinuhu ve nestağfiruhu ve neuzu bihi min şururi enfusina, men yehdillahu fela mudille lehu, ve men yudlil fela hadiye lehu, eşhedu en la ilahe illellahu, ve eşhedu enne Muhammeden abduhu ve resuluhu [sonra Nisa suresinin 1. ayet-i kerimesini rekibene kadar, sonra Al-i İmran suresinin 102. ayet-i kerimesini ve entüm muslimuneyekadar, sonra da Ahzab suresinin 71. ayet-i kerimesini azimene kadar okunur.] (Ebu Davud) Sonra (damada), şöyle demesi müstehabdır:Uzevvicuke ala ma emerallahu bihi min imsakin bi marufin ev teşrihin bi ihsanin.
Sonra nikah şöyle kıyılabilir. Mesela kızın babası, damada, şöyle der: Ben kızım Zeynebi, üç Reşad altını mehr ile sana inkah ettim. Damad da: Ben, senin kızın Zeynebin, nikahını üç Reşad altını mehr ile kendime kabul ettim der. İnkah kelimesi yerine tezvic kelimesi de kullanılabilir. O zaman da, akid şöyle yapılır, mesela kızın babası, damada, şöyle der: Ben kızım Zeynebi, üç Reşad altını mehr ile sana tezvic ettim.Damad da: Ben, senin kızın Zeynebin, tezvicini üç Reşad altını mehr ile kendime kabulettim der. Şayet veli, başka birini vekil etmişse, vekil şöyle der: Ben vekili bulunduğum Ahmedin kızı Zeynebi, üç Reşad altını mehr ile sana inkah ettim. Damad da şöyle der: �Ben, senin vekili bulunduğun Ahmedin kızı Zeynebin, nikahını üç Reşad altını mehr ile kendim için kabul ettim. Nikahtan sonra şu dua da okunabilir: Bismillahirahmanirrahimiel-hamdu lillahi rabbilalemine ve sallallahü ala seyyidina ve mevlana Muhammedin ve ala Alihi ve Sahbihi ve selleme ecmaine Allahumme-cal hazel-akde meymunen mübareken vecal beynehuma ülfeten ve mehabbeten ve kararen vela tecal beynehüma nefreten ve fitneten ve firaren Allahümme ellif beynehüma kema ellefte beyne Ademe ve Hevva ve kema ellefte beyne seyyidina Muhammedin sallallahü aleyhi ve selleme ve beyne Hadicet-el-kübra ve beyne Seyyidina Aliyyin ve Fatimet-ez-zehra radıyallahü anhüm Allahümme ati lehuma veleden salihan ve umren tavilen ve rizkan vasian. Rabbena heb lena min ezvacina ve zürriyyatina kurrete ayunin vec-alna lil-müttekine imamen [Furkan 74] Rabbena atina fiddünya haseneten ve fil-ahireti haseneten ve kına azabennari [Bekara 201] Sübhane Rabbike Rabbil-izzeti amma yesifune ve selamun alel-mürseline vel-hamdu lillahi rabbil-alemine. [Saffat 180-182] Nikah kıyıldıktan sonra damada şöyle demek sünnettir:Barekellahu leke ve bareke aleyke ve cemea beynekuma fi hayrin. (Tirmizi)
Mehr nedir?
Mehr, erkeğin nikah akdi sebebiyle, hanımına vermek zorunda olduğu maldır.Buna sadak da denir. Mehrden bahsedilmeden yapılan nikah, mekruh olmakla beraber sahihtir. Fakat yine de mehrin verilmesi gereklidir.
Mehrin 10 dirhemden az olmaması ve 500 dirhemden de çok olmaması sünnettir. Nikahı haram olan kadınlar Nikahı haram olan yani evlenilmesi dinen yasak olan kadınlar şunlardır: Ana, nine (babanın annesi, annenin annesi), kız, torunlar, kız kardeşler, kız kardeşlerin kızları, halalar, teyzeler, baba ve dedenin halaları ve teyzeleri, hanımın anası ve nineleri, üvey kızlar ve üvey çocukların kızları ve torunları, üvey ana, çocukların ve torunların hanımları. Bir kimsenin hanımı ölse bile; bunların hiçbiriyle evlenemez.
Aynı zamanda kişi, karısı ölmedikçe veya onu boşamadıkça; baldızı, karısının halası, teyzesi ve karısının kız yeğenlerinden ve karısının yeğenlerinin kızlarından hiçbiriyle evlenemez. Süt akrabalığı Süt emen kişi, süt emdiği kadının ve kocasının öz çocuğu gibi kabul edilir. Sütü emen kişi, o kadın ile kocasının öz çocuğu olsaydı, onların hangi yakınlarıyla evlenmesi haram ise, şimdi de onlarla evlenmesi haramdır.Süt emen kimsenin çocukları da, o kadın ve kocasının torunları hükmündedirler. Fakat süt emen kimsenin kardeşleri, onun süt annesiyle ve süt annesinin kızlarıyla evlenebilir. Süt akrabalığının gerçekleşmesi için şu üç şart aranır: 1- Süt emen bebeğin, südü emerken iki yaşını henüz doldurmamış olması. 2- Süt emme işinin, en az ayrı ayrı beş kere olması. 3- Emzirmenin her defasında, südün bebeğin karnına ulaşması.
Şayet bu şartlardan biri eksik ise, süt akrabalığı gerçekleşmez. Talak (boşama) Talak, nikah bağlarını çözmek, demektir. Her erkeğin, üç talak hakkı vardır. Talak yani boşama sözleri; sarih yani açık ifade ve kinaye yani kapalı ifade olmak üzere iki çeşittir. 1- Sarih boşama sözleri: Talak, (boşamak) serah (salıvermek) ve firak (ayrılmak)tır. Bunların başka diller deki karşılıkları da bunların hükmündedir. Ayrıca bir memlekette, kadın boşamak için kullanılması adet haline gelen sözler de sarih boşama sözleridir. Mesela Türkçedeki, Sen boşsun, seni boşadımsözleri gibi. Bir erkek bu sözlerden birini, şakadan dahi olsa söylediğinde, şayet bu sözlerin başka manada kullanılmadığı açıkça belli ise, kadın boşanmış sayılır. Kocanın; ben boşamayı kasdetmedim, demesi geçersizdir. 2- Kinaye boşama sözleri ise, boşamak manasına geldiği gibi başka manaya da gelen sözlerdir. Mesela: Babanın evine git, evimi terketve nereye gidersen gitsözleri gibi. Böyle bir sözü söylerken, boşamayı kasteden adamın hanımı boş olur, başka bir manayı kastederse, boş olmaz.
Üç kere talak verilen veya bir defada üç talakla boşanan kadın, kocasına haram olur. Bir adamın, bu şekilde boşadığı hanımıyla, tekrar evlenebilmesi için; kadının iddeti bittikten sonra başka bir adamla evlenmesi ve bu adamın onu boşaması ve iddetinin bitmesi gerekir.
Müslüman erkek, çok ihtiyatlı davranmalı ve bu tip sözleri sarfetmekten şiddetle kaçınmalıdır.
İddet müddeti Ölüm, boşama veya nikah akdinin bozulması sebebiyle kocasından ayrılan kadının, başka bir erkekle evlenebilmesi için, bir müddet beklemesi gerekir. İşte beklenmesi gereken bu müddete �İddet� denir. Şöyle ki: 1- Kocası ölen kadın: Kocası ölen kadının, iddeti 4 ay 10 gündür. 2- Boşanan kadın: Boşanan kadının iddeti, 3 kur dur yani 3 temizliktir. Şöyle ki, boşandığında temiz ise, üçüncü defa hayız olmakla, hayızlı veya nifaslı ise, dördüncü defa hayız olmakla iddeti biter.
3- Ayise veya sagire kadın. Yani hayızdan kesilmiş veya henüz hayız olmamış kadar küçük olan kadının iddeti, 3 aydır. 4- Hamile kadın: Ne sebeple olursa olsun, kocasından ayrılan kadın, eğer hamile ise, sadece doğum yapmakla iddeti biter. 5- Duhuldan önce yani cinsi münasebette bulunulmadan önce boşanan kadının, iddet beklemesi gerekmez.
Yemin ve nezir (adak)
Yemin; olması da olmaması da muhtemel olan bir şeyin, olmasını veya olmamasını pekiştirmek için, Allahü tealanın isim veya sıfatlarından birini söyleyerek and içmektir. Yemin eden kimsenin; akıllı ve baliğ olması, yemin etmeye zorlanmamış olması ve yemin ederken yemin etmeyi kast etmiş olması ve Allahü tealanın zatına, isimlerinden veya sıfatlarından birine yemin etmesi gerekir. Buna göre; çocuğun, uyku veya hastalık sebebiyle şuurunu kaybetmiş kimsenin yemini sahih değildir. Yemin etmeye zorlanmış olan kimsenin ve yemin etmeyi kastetmeden ağzından yemin lafzı çıkan kimsenin yemini sahih değildir. Yine Allahü tealanın zatı, isimleri ve sıfatlarının haricindeki bir şeye yapılan yemin de geçerli değildir. Geçerli olmayan yeminlerden hiçbiri için kefaret vermek gerekmez. Bir kimse, yemin etmeği kast etmediği halde, ağzından yemin kaçırırsa, yemini sahih olmadığı gibi bundan sorumlu da değildir. Buna lagiv yemin (geçersiz yemin) denir.
Geçmiş şeyler için yemin edildiği gibi, gelecek şeyler için de yemin edilebilir. Bir kimse geçmiş bir şey için yemin eder ve o hususta doğru olursa, bir şey gerekmez. Fakat yalan söylerse günahkar olmakla beraber kefaret de vermesi gerekir. Bu yemine yemin-i gamus denir. Sahibini cehenneme batırdığı için, yemin-i gamus denilmiştir. Müstakbeldeki bir şey için; mesela bir şey yemek ve bir elbise giymek gibi mubah bir şey için yemin eden kimsenin; Allahü tealanın ismine tazim için yeminini bozmaması sünnettir.
Mekruh bir şey yapmak veya bir sünneti terk etmek için yemin etmiş ise, bu yemini bozması sünnettir. Bozarsa kefaret vermesi de lazım gelir.
Bir sünneti işlemek veya bir mekruhu terk etmek için yemin etmişse, yeminini bozması mekruhtur. Bir günah işlemek veya bir farzı terk etmek için yemin etmişse, yemin etmekle günahkar olur. Aynı zamanda yeminini bozup kefaret vermesi de gerekir.
Allahü tealanın; zatı, isim ve sıfatlarından başka bir şeye yemin etmek mekruhtur. Binaenaleyh; Peygamber, Kabe ve velilere yapılan yemin, sahih değildir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: Yemin etmek isteyen kimse, Allaha yemin etsin.
Yemin kefareti Kefaret, günahı silme özelliği olan bir işi yapmaktır.Yeminini bozan kimsenin, kefaret vermesi gerekir.
Yemin kefareti şu üç şeyden biridir: a) Bir köle azat etmek. b) Fıtra olabilecek yiyecekten; her miskine birer müd (avuç) olmak üzere, on miskine yiyecek vermek. c) Gömlek, sarık ve mendil gibi elbise sayılabilecek bir-şey ile onları giyindirmek. Yani her birisine mesela birer gömlek veya mendil vs. vermek.
Kişi muhayyerdir, bunlardan hangisini isterse, onu yapar. Gücü yetmediği için, bunlardan hiçbirini yapmayan kimse, 3 gün oruç tutar. Bu 3 gün orucu arka arkaya tutmak gerekmez. Nezir (adak)
Nezir yani adak; dinen yapılması lazım olmayan bir ibadeti bir söz ile iltizam etmek yani o işi yapmayı kendine gerekli kılmaktır. Allahü teala buyuruyor ki: Nezirlerini (adaklarını) yerine getirsinler. Resulullah sallallahü aleyhi ve sellem de şöyle buyuruyor: Allaha itaat etmek için nezir yapan kimse, Ona itaat etsin. Allaha isyan etmek için nezir yapan kimse ise, Ona isyan etmesin. Nezrin rükünleri üçtür: 1- Nezir yapan kimse. Bunun şartı; Müslüman, akıllı, baliğ, muhtar (serbest) olmak ve nezr ettiği şeyde tasarrufu geçerli olmaktır. Dolayısıyla; kafir, deli, çocuk ve zorlanan kimsenin nezri sahih değildir. 2- Nezir edilen şey. Bunun şartı, şeran herkese farz olmamış bir ibadet olmasıdır. Bu; Kuran-ı kerimden bir sure okumak, iki rekât namaz kılmak, bir gün oruç tutmak ve sadaka vermek gibi nafile bir şey olabildiği gibi; cenaze namazı kılmak gibi farz-ı kifaye olan bir şey de olabilir.
Binaenaleyh; sabah namazını kılmak gibi farz-ı ayn, içki içmek gibi haram, zarar görmesi muhtemel olduğu takdirde bayram günleri hariç senenin bütün günlerinde oruç tutmak gibi mekruh veya yemek yiyeceğim gibi mubah olan bir şey nezir edilmez. Böyle bir nezrin kefareti de yoktur. Çünkü yapılan nezir sahih değildir. 3- Siga (ifade.) Bunun şartı; iltizamı (gerekliliği) ifade eden bir söz olmasıdır. Hastam iyileşirse, bir Yasin-i şerif okumak nezrim olsundemek gibi. Sadece niyet etmekle nezir olmaz. Ancak niyet edilip de dil ile söylenmeyen nezri de, yerine getirmek çok iyi olur. İltizamı ifade etmeyen bir sözle mesela; malım sadakadır veya şunu yapacağım gibi sözlerle nezir olmaz.
Ta’lik edilen şey, hasıl olursa yani nezir konusu olan şey meydana gelirse, nezri yerine getirmek gerekir. Ancak öfke anında yapılan lecacnezri böyle değildir. Mesela falanca ile bir daha konuşursam, bir hac yapmak nezrim olsun diyen kimsenin, şu iki şeyden birini yapması gerekir: a) Yemin kefareti vermek. b) Nezrettiği şeyi yapmak. Bu ikisinden birini yapmak fevri değildir yani hemen yapılması gerekmez, geciktirilebilir. Nezir yapan kimse; sadece namaz kılacağım demişse, en az iki rekât kılması; sadece oruç tutacağım demişse, en az bir gün oruç tutması gerekir. Sadece sadaka vereceğim demişse, mal denilebilecek herhangi bir şey vermesi gerekir.
Hiçbir şeye bağlamadan nezir yapan, mesela Allahü tealanın rızası için bir gün oruç tutmak nezrim olsun diyen kimsenin de, racih olan kavle göre nezrini yerine getirmesi gerekir.