Kek TarifleriKek TarifleriKek TarifleriKek TarifleriKek TarifleriKek TarifleriKek TarifleriKek TarifleriKek TarifleriKek TarifleriKek TarifleriKek TarifleriKek Tarifleri SANA SONSUZ SALAT - U SELAM, EY ALEMLERİN EFENDİSİ MUHAMMED ALEYHİSSELAM
   
  ARVASILER VE EHL-I BEYT
  Sevgili Peygamberimiz
 

Sevgili Peygamberimiz

Hazreti  MUHAMMED  (Aleyhisselam)



Arama
Dini Sualleriniz İçin
Resim Arşivi
Tavsiye Et
Ziyaretçi Defteri
İrtibat

Muhammed Resûlullah, mahbûb-i Rabbil'âlemîndir. Yâni Allahü teâlânın sevgilisidir. Herşeyin en iyisi, en güzeli, sevgiliye verilir. - İmâm-ı Rabbânî �kuddise sirruh�

Kim Nefsine Muhalefet Ederse Muvaffak Olur.

Bir büyük zata sen nasıl evliya oldun demişler. Buyurmuşki; "Birgün ben duvarcı ustasını çırağı ile beraber çalışırken gördüm. Elindeki tuğlayı bırakmadan, çırak başka bir tuğla vermiyordu. Usta elindekini bırakınca çırak yeni bir tuğla uzatıyor, usta bırakmadan yenisini vermiyordu... Bende anladımki, elimdekileri başkalarına verirsem, Allahü teala bana daha başkalarını gönderir, elimdekileri vermezsem yenisi verilmeyecek.. onun için elime geçeni veriyorum, verdikce eksilmiyor artıyor... verdikce yenileri geliyor" demiş.
Peygamberimiz ‘sallallahü aleyhi ve sellem’ buyuruyorlar ki; Benden sonra ümmetimin başına gelecek iki beladan endişe duyuyorum. Biri; nefislerine tapacaklar. İkincisi; ölümü unutacaklar.
Bir tüccar hacca gidecekmiş, mübarek bir zâta sormuş, kibirli ve parasına güvenir bir şekilde demişki; üçyüz tane altınım var, hacca gidip gelene kadar bunlar bana yetermi demiş. Mübarek zat, bu para sana yetmez, ilave et, demiş. Tüccar gitmiş. Arkasından bir derviş gelmiş, efendi hazretleri ben hacca gidiyorum, bana dua et, demiş. Selametle git, selametle gel, demiş. Talebeleri, efendim birincinin parası çok, yetmez dediniz. İkincinin parası yok selametle git, selametle gel buyurdunuz, ne hikmeti var acaba demişler. Buyurmuşki, Birincisi parasına güvendi, ikincisi Allahü tealaya güvendi. Allahdan başka neye gönül bağlarsanız, Allahü tealadan başka neye güvenirseniz, o sizin başınıza bela olarak yeter, buyurmuş. Bu çok önemlidir. Allah var şeriki yoktur.
Çölde bir derviş, yere dört direk dikmiş, üzerinede bir bez örtmüş, altında zikr ediyormuş. Yemiyor, içmiyor,.. ibadetden başka hiçbir şey yapmıyormuş. Derken, oranın hükümdarı da, yardımcılarıyla beraber yakınlarından geçerlerken, görüp yanına gelmiş. Bakmışki bir derviş yatıyor. Hükümdar gelmiş, fakat derviş yerinden hiç kıpırdamamış. Hükümdar; Beni tanıdın mı, demiş. Derviş; Tanısam ne olur, tanımasam ne olur demiş. Hükümdar; peki niye kalkmıyorsun, hürmet göstermiyorsun demiş. Derviş; Senden bir şey beklemiyorum ki.. Senden hizmet bekleyenler ayağa kalksın, ben garip bir adamım, demiş. Hükümdar; benden bir şey istiyor musun, demiş.  Garib derviş; Beni rahatsız etme, çek git, demiş. Hükümdar; sen derviş bir adamsın, bana bir nasihat verir misin, demiş. Derviş buyurmuşki; "Hükümdar, halkı için vardır, halk hükümdar için değildir. Çoban koyunlar içindir, koyun çoban için değildir. Senin vazifen, bizi korumak ve kollamaktır. Nitekim, çobanın da vazifesi odur. Yoksa, koyun çoban için değildir, çoban koyun içindir. Ben olmazsam, sen de olmazsın, ben varsam, sen de varsın" demiş. Hükümdar; peki o zaman, bana bir nasihat ver, demiş. Derviş; "Hükümdarım, şu anda zirvedesin, fakat ecel de senin peşinde, takip ediyor. Şimdiye kadar dünyayı âbâd ettin, biraz da ahiretin için çalış, çünki azrail aleyhisselam senin ruhunu almak için vaktini bekliyor. Şu fırsatı değerlendir. Neyin varsa Allah için ver, dağıt. Biraz sonra zaten hepsi kalacak. Fırsat bu fırsat" demiş. Hükümdar dersini almış, hiç arkasına bakmadan doğru saraya mal mülk dağıtmaya gitmiş. Bunlar, ibretlik şeylerdir. Ders alınması lazımdır. 
İbrahim bin Edhem hazretleri şehzade iken, bir gün yatağına yattığında, damda tak, tak diye ses işitmiş.. Kim var orada, diyor. Damdaki ses; "Deveci","Ne yapayım, devemi kaybettim, onu arıyorum" diyor. İbrahim bin Edhem hazretleri; "Ne demek deveci? Devenin damda ne işi var?" diyor. Damdaki ses; "Allahü tealayı sıcacık yataklarda aramak olurmu? Sen keyfine bakıyorsun" diyor. İbrahim bin Edhem hazretleri, yataktan fırlıyor, yetişmek için peşinden koşuyor. Yetişmesi mümkün değil, hep mesafe ayarlı duruyor. Sonunda bir derenin başında ayağını tutuyor. Meçhul kişi; "Evet, bu saltanatsa saltanat ama sonunda felaket var. Gel bizimle beraber, bırak bunların hepsini, ahiret sultanı ol" diyor. Aradan yıllar geçiyor, İbrahim bin Edhem hazretleri, diclenin kenarında otururken, eski saray mensubu arkadaşları  kendisini orada bulup, "Sen ne yapıyorsun? Vah vah, şehzade ne hale gelmiş. Kalsaydınız, padişahtınız, sultandınız" diyorlar.. Daha bir sürü şeyler sayıyorlar. İbrahim bin Edhem hazretleri, Onlara bakıyor, bakıyor, sonra bir iğne çıkarıp dicle nehrine atıyor, "ey Allahın mahlukları, benim iğnemi verin" diyor. Bütün balıkların ağzında iğne, iğneyi benden al diye atlıyorlar. "İşte size sultan olacağıma, bunlara sultan oldum daha iyi. Benim derdim bunlar" diyor. Dolayısıyla, insan nereye sultan olacağına iyi karar vermelidir. İnsanlara sultan olmak ile  Rabbimizin rızasına kavuşmayı istemek farklı şeylerdir. Çünki bu yolda laf lakırdı yoktur. Mektubatta Mehmed Ma’sum hazretleri buyuruyorlar ki; Nefsi köreltmek suretiyle, açlık çekmek suretiyle, inziva suretiyle, insanlarda fevkalade haller olur. Bu fevkalade hallerin ne maksatla olduğunu ve olacağını Allah bilir. Eğer Allahın kullarına üstünlük taslamak, onların gayb olan şeylerini bulmak veyahut da şunu bunu yapmak, hatta ilaç yapmak ise, buna müslümanlıkta keramet denir. Müslüman değilse, istidrac denir. Fakat buyuruluyor ki; İkisinde de kibir vardır. Keramet gösterdiği halde kibir var, çünki yüzü insanlara dönük. Eğer kalbinde mahlukat yoksa, Allah varsa, ona ârif denir, marifet ehlidir. Onun kerametle falan hiç ilgisi yoktur. Sadece en büyük kerameti, baktığı zaman kimin ne maksatla oturduğunu, kimin ne maksatla dinlediğini, kimin ne maksatla yaşadığını, ne maksatla ibadet ettiğini, hepsini bilir. Dolayısıyla, insanlık halleri çok fazladır. Mübarek insanları tanımak mümkün değildir. Çarşıya çıkarlar, alış-veriş yaparlar. Herkes onu kendisi gibi zan eder. Halbuki tam marifet ehlidir. Ondan sonra, onlarda keramet olsa bile, düşünmedikleri için, bilmezler. Keramet olmuş, olmamış, onların aklı orada değildir. İşte marifet ehliyle öteki insanlar arasındaki fark, Halık ile mahluk arasındaki fark kadardır. O kadar büyüktür. Ama anlaşılmaz. Çünki insanlık halleri onlarda çok fazladır. Hallerini setr ettikleri için tanınmazlar. Arif olanlar, yalnız Allahtan, ahiretten bahs edip, insanları o seadete kavuşturmak için uğraşanlardır. Özellikleri de, insanların kalbine baktıkları zaman, salih mi fasık mı, derhal anlarlar. Bunlar marifet ehlidir. Keramet ehli, harika ehli olanlar ise, mahluklarla, insanlarla uğraşırlar ve kaybolan eşyaları, istikbalde olması muhtemel olanları, geçmişteki şeyleri bilmeğe çalışırlar. Onların uğraştığı saha, Allahın yarattıkları, kullarıdır. Arifler ise, katiyyen böyle şeyleri akıllarına bile getirmezler. Dolayısıyla, insanlar bu harikulade şeyler gösterenlere itibar gösterirler, daha çok, onların peşinden giderler. Allahü teala ile araları pek belli olmadığı için de, ahiretleri gariptir. Marifet ehli olanlar ise dünyaya hiç kıymet vermediğinden dâima azınlıktadır. Keramet ehlinin etrafı kalabalıktır, insanlar onları büyük bilir.. Marifet ehlinin etrafında herzaman az insan bulunur, kıymetini bilenler azdır.
Allahü teala cennetin kapılarından birini açık bırakmış, diğerlerini kapatmıştır. Açık kalan tek kapı, Peygamber efendimizin kalbidir (sallallahü aleyhi vesellem). Onu tasdik etmeyen kim olursa olsun asla cennete giremez. Çünki anahtar ondadır. Cennetin kapısından, peygamber efendimize imanı olan girer. Peygamber efendimize zerre kadar benzemek, bütün dünya ve ahiret lezzetlerinden, nimetlerinden  daha tatlıdır, daha üstündür. Peygamber efendimizin esas vazifesi islamiyeti Allahın kullarına öğretmek idi. Kim islamiyeti yaymak için uğraşırsa büyük nimete kavuşur.
Şibli hazretleri, 400 hocadan ders okudum, 4000 hadisi şerif ezberledim, fakat sadece biri ile amel ettim bununla cennete kavuştum buyuruyor. Bu hadisi şerif; Bu dünya için, dünyada kalacağın kadar çalış. Ahiret için sonsuz kalacağın kadar çalış. Allahü tealaya, Ona muhtaç olduğun kadar şükret. Günah işle, ateşe dayanacağın kadar.. Dünya ile ahiret arası göz açıp kapayıncaya kadardır. İnsan aciz demektir. Dinimiz insanlara aczini bildirmek için gelmiştir. Dinimiz insanlara kul olduğunu bildirmek için gelmiştir. Abdiyyet için gelmiştir. Kulluk vazifesi; nihai hedefin, hiç olduğumuzu anlamaktır.  Kim nefsine muhalefet ederse muvaffak olur. Mü'mini üzmek felakettir, sevindirmek seadettir. Hakiki Mü'min büyüklerin şadırvanına musluk olandır.
İslam alimlerinin, sorulan her suale verdikleri cevabda nasıl isabet ettiklerinin sırrı; Kim ne sorarsa sorsun, soranın dünya menfeatine göre cevab vermiyorlar, sadece ahiret menfeatine göre cevab veriyorlar.
 
Allahü tealaya emanet olunuz efendim.
Huzurpınarı ailesinin muhterem üyelerinin, Cuma gününü tebrik ederiz, müstecâb dualarınızı istirham ederiz efendim.


 

 
Doğumu ile "cihanı aydınlatan O nur"a selam olsun


Doğumu ile "cihanı aydınlatan O nur"a selam olsun.

Ehl-i sünnet din kardeslerimizin, mevlid kandilini tebrik ederiz,

bu gece husûsî dualarınızı istirhâm ederiz efendim.



Hadis-i Şerifte buyurulduki;

(Bir kimse, beni çocuklarından, ana-babasından ve herkesten daha çok sevmedikçe, îmanı tamam olmaz)

(Allahü teâlâ bir kuluna yazı ve söz sanatı ihsân ederse, Resûlullahı övsün, düşmanlarını kötülesin!)

(Kıyâmet günü, önce gelenlerin ve sonra gelenlerin seyyidiyim. Hakîkati bildiriyorum, öğünmüyorum.)


Rebî’ul-evvel ayının onbirinci ve onikinci günleri arasındaki gecedir. Dünyâdaki bütün insanlara Peygamber olarak gönderilen, Peygamberlerin sonuncusu ve en üstünü Muhammed Mustafâ aleyhisselâmın doğduğu gecedir. Mîlâdın 571. ci senesinde doğdu. Bu gece, Kadr gecesinden sonra, en kıymetli gecedir. Bu gece, O doğduğu için sevinenler afv olur. Bu gece, Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” tevellüdü zemânlarında görülen hâlleri, mu’cizeleri okumak, dinlemek, öğrenmek çok sevâbdır. Kendileri de anlatırdı. Bu gece, Eshâb-ı kirâm “radıyallahü anhüm” da, bir yere toplanıp, okurlar, anlatırlardı.

Image
Nasıl sevmiyeyim ki, bedenimde canımsın,
Hürmetine var oldum, sebebi hayatımsın.
Damarımda kanımsın, bana benden yakınsın,
Sen âşıklara mâ’şûk ve hep canlara cânân.

Her derde devâ sensin, her rûha şifâ sensin,
Göze sürme, başa tâç, kalblere cilâ sensin.
Habîbullahsın, fevk-i mele-i a’lâ sensin,
Başka kapı çalamaz, seni biraz tanıyan.



MEVLİD KANDİLİ


Dünyadaki bütün insanlara peygamber olarak gönderilen, peygamberlerin sonuncusu ve en üstünü Muhammed aleyhisselâm, 571 yılı Nisan ayının 20’sine rastlayan, Rebi’ul-evvel ayının 12. Pazartesi gecesi, sabaha karşı Mekke-i Mükerreme’de dünyaya gelmiştir. Her peygamberin ümmeti, kendi peygamberinin doğum gününü bayram yapmıştır. Bugün de, Müslümanların bayramıdır. Neşe ve sevinç günüdür. Dünyadaki Müslümanlar tarafından, her sene, bu gece Mevlid kandili olarak kutlanmakta, her yerde Mevlid kasideleri okunarak Resûlullah hatırlanmaktadır. Mevlid, doğum zamanı demektir.

Resûlullah efendimiz, mevlid gecelerinde Eshâb-ı kirâma ziyafet verir, dünyayı teşrifindeki ve çocukluk zamanındaki şeyleri anlatırdı. Hazret-i Ebû Bekir de, halîfe iken, Eshâb-ı kirâmı toplar, Resûlullah efendimizin dünyayı teşrifindeki olağanüstü hâlleri konuşurlardı. Bu gece, Resûlullahın doğum zamanında görülen hâlleri, mûcizeleri okumak, dinlemek, öğrenmek çok sevaptır. Peygamber efendimizi öven çeşitli mevlid kasideleri vardır. Meşhur olan ve Türkiye’de sık sık okunan mevlid kasidesini Süleyman Çelebi, 15. asırda yazmıştır. Mevlid-i şerîf okumak, Resûlullahın dünyaya gelişini, mirâcını ve hayatını anlatmak, Onu hatırlamak, Onu övmek demektir. Mevlid Gecesi, Kadir Gecesi'nden sonra en kıymetli gecedir. Bu gece Peygamber “sallallahü aleyhi ve sellem” efendimiz doğduğu için sevinenler afv olur.

Hadîs-i şerîflerde buyuruldu ki:

“Beni ana babasından, evlâdından ve herkesten daha çok sevmeyen, mümin olamaz.”

“Bir şeyi çok seven, elbette onu çok anar.”

“Peygamberleri anmak, hatırlamak ibâdettir.”


Bu gece, çalgı ve başka haram şeyler karıştırmadan, Allah rızası için mevlid cemiyeti yapmak, mevlid kasidesi okumak, salevât-ı şerîfe getirmek, tatlı şeyler yedirip içirmek, hayrat ve hasenat yapmak, böylece, o gecenin şükrünü yerine getirmek müstehaptır. Diğer kandillerde olduğu gibi, bugün de, Kur'ân-ı kerîm okumalı, kaza namazı kılmalı, sadaka vermeli, duâ etmeli, Cenâb-ı Haktan afv ve mağfiret dilemelidir.

PEYGAMBER EFENDİMİZİN DOĞUMU



ImageMuhammed aleyhisselâmın (sallallahü aleyhi vesellem) doğumunda sayısız mûcizeler görülmüştür. Kureyş’in reislerinden, dedeleri hazreti Abdülmuttalib anlatıyor: Muhammed’in (sallallahü aleyhi ve sellem) doğduğu gece, Kâbe’yi tavaf ediyordum. Gece yarısını geçince, Kâbe, Makam-ı İbrahim’e doğru secde ediyordu ve “Allahü ekber, Allahü ekber” diye tekbir sesleri ile; “Beni müşriklerin pisliklerinden, cahiliyet zamanının kötülüklerinden temizlediler.” diye sesler geliyordu. Bütün putlar yere düştü. En büyükleri olan Hubel yüzü üzerine, bir taşın üzerine düşmüştü. Birisinin, “Âmine, Muhammed’i (sallallahü aleyhi ve sellem) doğurdu.” dediğini işittim. Safâ tepesine çıktım. Bir gürültü vardı. Sanki bütün kuşlar ve hayvanlar Mekke’ye toplanmışlardı. Sonra Âmine’nin evine gittim. Kapı kilitli idi. Kapıyı çalıp, “Açın!” dedim. İçeriden Âmine; “Muhammed (aleyhisselâm) doğdu” dedi. “Getir göreyim.” dedim. “İzin yok. Birisi geldi. Çocuğu üç güne kadar kimseye gösterme dedi.” dedi. İçeri zorla girmek için kılıç çektim, karşıma elinde kılıç, yüzü örtülü biri çıktı. “Ey Abdülmuttalib geri dön! Çünkü, oğlunu melekler ziyaret ediyorlar.” dedi. Titremeye başladım. Bu hâli üç gün kimseye anlatamadım, dilim tutulmuştu.

Aynı gece, Kisra’nın sarayı sallandı. Bin yıldır yanan Mecûsilerin ateşi söndü. Save Denizi kurudu. Ateşe tapanların âlimi olan Mübedâ müthiş bir rüyâ gördü. O gece, güneş doğmadan bütün cihan aydınlandı ve nûrlandı.



Herkim geldi cihâna ve herkim ki gelecektir,
Hepsinin üstünde Sen, serdârsın yâ Resûlallah!
Cihân bağında insan ağaçtır gayriler yaprak,
Nebîler meyvedir, özü Sen yâ Resûlallah!
Şefâ’atin olmasa, hâlimiz hârâb günahdan,
Herderdimize dermân, hep Sensin yâ Resûlallah

Image


Allahü teala "Sen olmasaydın, hiçbirşeyi yaratmazdım buyuruyor". Öyle bir Peygamberki; bütün insanlardan üstün, bütün peygamberlerden üstün... Kâinatın, Onun hatırına yaratıldığı yüce peygamber. Öyle bir Peygamberki, diğer peygamberler, peygamber oldukları halde, Onun ümmetinden bir fert olmağı istemişlerdir. Öyle bir peygamberki, herkes kendisini düşünürken O ümmetini düşünür. Onun şefaati ile kurtulmamak mümkün değil.. ohalde kıymet bilelim, Böyle büyük bir peygamberimiz olduğunu bilelim, Ona ümmet olmağa layık olalım..(Ümmeti olduğumuz devlet yeter). Getirdiği din öyle bir dinki; bütün dinleri içinde toplamış. Getirdiği Kitab öyle bir Kitabki; dört kitabı içinde toplamış.... Allahü teala itibarı dîne vermiştir... dikkat edilirse dindar insanlar herzaman itibarlı insanlardır. Yani bir insanın itibarı dîne bağlı olmasındandır.

Seyyid Abdülhakîm efendi hazretleri buyurdu ki; Her Peygamber, kendi zamânında, kendi mekânında, kendi kavminin hepsinden, her bakımdan üstündür. Muhammed “aleyhisselâm” ise, her zemânda, her memleketde, ya’nî dünyâ yaratıldığı günden, kıyâmet kopuncaya kadar, gelmiş ve gelecek, bütün varlıkların, her bakımdan en üstünüdür. Hiç kimse, hiçbir bakımdan Onun üstünde değildir. Bu güçbirşey değildir. Dilediğini yapan, her istediğini yaratan, Onu böyle yaratmışdır. Hiçbir insanın Onu medh edecek gücü yokdur. Hiçbir insanın, Onu tenkîd edecek iktidârı yokdur.

Kâinatta herşeyin onun hatırına yaratıldığı, canımız-ruhumuz-herşeyimiz-ensevdiğimiz, uğrunda canımız feda olan, efendimizin mübarek doğum günü (mevlid kandili) Bu gece Peygamber “sallallahü aleyhi ve sellem” efendimiz doğduğu için sevinenler afv olur. O'nun hatırına var olduk, ebedi alemde kurtuluşumuz Efendimiz sayesindedir. Öyle büyük bir peygamber-i zîşan'ın ümmetiyiz ki,.. Ümmeti olduğumuz devlet yeter... Efendimiz öyle büyük ki, O'ndan büyük hiç bir insan yok.. Öyle sevgili ki, O'nun şefaati ile kurtulmamak mümkün değil (yeterki mübarek şefaatlerine layık olabilelim..), O halde, O'na olan sevgimizi, muhabbetimizi, ihlasımızı, sıdk ve sadakatimizi göstermeliyiz...
Dünya ve ahiretde huzur ve saadet isteyen O'nu sevmeli, O'nun sevdiklerini sevip, sevmediklerini sevmemeli, O'na uymalı ve O'nun ve eshabının yolundan gitmelidir.

Allahü tealaya emanet olunuz efendim.

Huzurpınarı ailesinin, Ali Zeki Agabeyin ve butun muslumanların hususen cümle seyyid ve seyyidelerin ehl-i sünnetin muhterem mensuplarının, mevlid kandilini tebrik ederiz,
(husûsen bu gece) müstecâb dualarınızı istirham ederiz efendim.

 


Ey günâhlılar sığınağı, sana sığınmağa geldim!
çok kabâhatler işledim, sana yalvarmağa geldim!

Karanlık yerlere sapdım, bataklıklara saplandım,
doğru yolu aydınlatan, ışık kaynağına geldim!

Çıkacak bir canım kaldı, ey bütün canların cânı!
uygun olur mu söylemek, cânımı fedâya geldim!

Derdlilerin tabîbisin, ben ise gönül hastası,
kalb yarama devâ için, kapını çalmağa geldim!

Cömerdlerin kapısına, birşey götürmek hatâdır.
basmakla şeref verdiğin, toprağı öpmeğe geldim!

Günâhlarım çok, dağ gibi, yüzüm kara, katran gibi,
bu yükden ve siyâhlıkdan temâm kurtulmağa geldim!

Temizler elbet hepsini, ihsân deryândan bir damla,
gerçi yüzüm gibi kara, amel defterimle geldim!

Kapına yüz sürebilsem, ey canımdan azîz cânan!
su ile olmıyan işler, hâsıl olur o toprakdan!
----

Ey güzeller güzeli, beni sevdânla yakdın!
görmüyor birşey gözüm, her an hulyânla aklım!

Sen (Kabe kavseyn) şâhı, ben ise azgın köle,
Sana konuk olmağı, nasıl söyler bu şaşkın?

Acıyıp bir bakınca, ölü kalbler diriltdin,
sonsuz merhametine sığınıp, kapın çaldım!

İyilik kaynağısın, dermanlar deryâsısın!
Bir damla lutf et bana, derde devâsız kaldım!

Herkes gelir Mekkeye, Kâ’be, Safâ, Merveye,
ben ise senin için, dağlar tepeler aşdım!

Dün gece, bir rü’yâda göklere değdi başım,
kapındaki uşaklar, enseme basdı sandım!

Ey Câmî hazretleri, sevgilimin bülbülü!
şi’rlerin arasından, şu beyti seçdim aldım:

(Dili aşağı sarkık, uyuz köpekler gibi,
bir damlacık umarak, ihsân deryâna vardım.)

Öyle neşeliyiz seviniyoruz,
sanki bulutlarda dolaşıyoruz,
uzansak ay'ı elimizle tutarız,
eğilsek yıldızları toplarız.

Çünki, bizi muhatap aldı rabbimiz,
onun emr ve yasaklarına tâbîyiz,
ve de öyle bir nebînin ümmetiyiz,
uğruna kâinatı yarattı rabbimiz.

Herkes kendi hocasıyla övünür,
benim sahibim kâinatın en üstünüdür,
hocamın hocalarının hocasıdır o server,
onsuz olunurmu iki alemde münevver.

Bu nimet öyle büyük şereftir-saadettir,
kıymetini bilmeyeni dövmek gerektir,
bukadar nimet içinde kimki üzüntülüdür,
milyar sahibinin kuruş kaybetmesi gibidir.

Böyle şerefli bir kafileyiz, aileyiz, ümmetiz...
müjdelerolsun, kavuştuk nimetlere, dahane isteriz.
buna rağmen dünya için hala üzülürsek biz,
Rabbimizi gücendirir, büyüklerimizi incitiriz..

Kâinatı uğrunda yarattı yüce Mevla’m,
Aşkındır âlemleri döndüren sır EFENDİM.
Sevginle dolan kalpler Mevla'ya yakın olur,
İzinde gidilecek: Sensin tek nûr EFENDİM.

Tüm mü’minler daima hasretinle yanmakta,
Pâk ismini andıkça kalpler huzur bulmakta,
Bir kez rüyada gören en bahtiyar olmakta,
Rabbin sevgilisisin, Sensin tek yâr EFENDİM.

Müsliman gönüllerde coşmaktadır bir arzû,
Şefaatine ermek herkesin tek umudu,
Seni candan çok sevmek: mü’minlik ölçüsü bu,
Seni sevemeyenlere dünyalar dâr EFENDİM.

Seni övebilecek sözler bulmak ne mümkün,
Yolundan gayrı yollar, izler bulmak ne mümkün,
Aşkın gibi yakacak közler bulmak ne mümkün,
Ümmetin yarasını lutfeyle sar EFENDİM.

Zerreler seni seven Hakkın aşkıyla döner,
Tüm varlığa rahmetsin, Sensiz yıldızlar söner,
Sana has ümmet olmak; budur en büyük hüner,
Doğruya gidecek yol bir sende var EFENDİM.

Kurbandır sana canlar, hayranındır ummanlar,
En küçükten büyüğe sevdâlın yaşayanlar,
Sevdiklerinden olmak ümîdi taşıyanlar,
Hasretinle etmekte hep âh-ü zâr EFENDİM.

Kur'an Seni övüyor ey insanlık önderi,
Allah Seni seviyor ve Seni sevenleri,
Sevdândır fetheyleyen tüm mü'min gönülleri,
Adını aşkla anmak: ne büyük kâr EFENDİM.

İlk insandan bu yana toplansa hep insanlar,
Konulsalar üst üste dehalar, kahramanlar,
Büyüklükte erişmez topuğuna tüm bunlar,
İdrâk edemeyene yakışır ar EFENDİM.
 
  Bugün 458127 ziyaretçikişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol